‘Ya gideceğiz ya da kalıp savaşacağız’ İran’ın en prestijli üniversitesi protestoların merkezi oldu
İran’ın ‘en parlak zihinlerinin’ eğitim görmüş olduğu, en prestijli üniversitesi olarak malum Şerif Teknoloji Üniversitesi kampüsü, 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ‘terbiye polisi’ gözaltısında vefat etmesiyle başlamış olan ve rejim karşı gösterilere dönüşen protestoların merkezi haline geldi. Son yılların en büyük rejim karşıtı hareketinin patlak verdiği başkent Tahran’daki üniversitenin talebe derneğinden bir aktivist, “İran’da bugün ya yurt dışına gidip ailenizi ve arkadaşlarınızı terk etmek ya da kalıp haklarınız için savaşmak zorundasınız. Siyasal olarak etken hale geldik şu sebeple kaybedeceğimiz bir şey kalmadı.” şeklinde konuşuyor. Amini’nin İslam Cumhuriyeti’nin giyim kurallarına uymadığı” için “terbiye polisi” tarafınca gözaltına alındıktan sonrasında ölümü üstüne İranlılar yaşadıkları toplumsal baskı, ekonomik umutsuzluk ve küresel tecrite karşı öfkelerini açığa vurarak sokaklara döküldü. Ülke geneline yayılan protestolar, güvenlik güçlerinin şiddetli müdahalesine karşın eylül ayından bu yana devam ediyor. Ülkenin eğitimli gençlerinin uzun yıllardan bu yana ilk kez ayağa kalkmasıyla üniversite kampüsleri muhalif gösterilerin merkezi oldu. ABD’deki Bostan College’den İranlı akademisyen Muhammed Ali Kadivar, “Öğrenciler bugünkü koşullarda haklarını elde edemeyeceklerinin farkına vardı. İslam Cumhuriyeti’nin sonunu talep ediyorlar.” değerlendirmesinde bulunmuş oldu.
Polis müdahelesi ve üniversite yönetimi protestolara engel olamadı
İran’ın en mühim teknik okullarından Şerif Teknoloji Üniversitesi ise eylül ayı süresince protestoların en fazlaca yoğunlaştığı yer oldu. Polisin 2 Ekim’de üniversiteye şiddetli müdahalesiyle öğrenciler ile güvenlik güçleri arasındaki gerginlik tırmandı. Vakaları yakından takip eden Şerif Üniversitesi mezunlarından Moeen’e gore, protestolara katılmak isteyen bir çok insan üniversite kampüslerinin sokaklardan daha güvenli bulunduğunu düşünüyor: “Tahran’daki herhangi bir meydanda şov organize etmekten fazlaca daha kolay. Talebe sendikaları var. Bir liderlik var.”Şerif Üniversitesi’nin talebe derneği üyeleri üniversite rektörlüğünden protestolar için izin çıkmadığını söylüyor. Sadece kalabalık gruplar gene de “Diktatöre ölüm” çarpıcı sözleri eşliğinde üniversitede toplandı. Talebe derneğine gore, sivil polisler 2 Ekim’deki protestolar esnasında kampüsü bastı. Üniversitenin akademisyenleri öğrencilerin kaçabilmesi için canlı kalkan oluşturdu. Güvenlik güçleriyse akademisyenlere de saldırarak protestocuları kovaladı ve göz yaşartıcı gaz ile metal mermilerle müdahale etti. Öğrencilerin birçoğu yaralanırken 40 kadarı göz altına alındı. Hemen sonra Yüksek Tahsil Bakanı Muhammed Ali Zolfigol’un kampüsü ziyaretiyle gerilim daha da tırmandı. İddiaya gore bakan öğrencileri “hukuksuzlukla” suçlayarak görevli tutulacaklarını söylemiş oldu. Geçtiğimiz pazar günü üniversite yönetimi, “istikrarsız ortama katkıda bulunan” 24’ten fazla öğrencinin üniversiteden geçici olarak uzaklaştırılacağını deklare etti.
Hanım öğrenciler yemekhanenin erkeklere ayrılan bölümünü bastı
Sadece üniversite yönetiminin ve bakanın açıklamaları protestocuların öfkesini daha da artırdı. Son olarak bu hafta içinde hanım öğrenciler kampüste cinsiyet ayrımcılığını protesto etmek için yemekhanenin erkeklere ayrılan bölümünü işgal etti. Adam öğrenciler ise hanım öğrencilerin eylemine alkışlarla destek verdi. Üniversite gösterilerin sona ermesi için salı günü yemekhaneyi kapattı. Üniversitenin yemekhaneyi kapatma hamlesi de netice vermedi. Öğrenciler öğle yiyeceklerini kampüsün bahçesinde yemeye başladı. Akademisyenler de bu dayanışmaya katıldı. Hanım ve adam öğrenciler yan yana meşhur “Woman! Life! Freedom!” (Hanım, Yaşam, Özgürlük) sloganıyla piknik yapmış oldu. Mezun Moeen ise tutucu arkadaşlarının bile bu protestolara destek verdiğini söylemiş oldu: “‘Eğer şimdi sokağa çıkmazsak tekrar asla yapamayacağız’ diyorlar.”
Yoruma kapalı.